***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

30 Mart 2012 Cuma

Anne Bebek Dergisi / Nisan 2012

Gözlerinin içi gülen bir bebek!
Fotoğrafları görüp de, "Bir bebek ancak bu kadar tatlı olur" cümlesini kurduğumuz an "Bu kapağımızda yer almalı" düşüncesine de kapıldık. Bizler Yağmur bebeğin verdiği pozlar içinde, hangisini kapak yapalım konusunda çok fazla kararsız kaldık. Kapbula için çekilen fotoğraflarda Yağmur bebeğin tüm pozları harikaydı. Bu sayfamızda yer almak için mail adresimizi biliyorsunuz. Bir sonraki ay sizin kapağımızda neden yer almasın ki?

20 Mart 2012 Salı

Ümit Karan: "Yaşadıklarımdan büyük konuşmamak gerektiğini öğrendim.”

Oğlundan ayrı kaldığı zamanlarda günde üç kez onu arayarak, sesini duyunca mutlu olduğunu belirten Ümit Karan, yaşadığı olumsuz süre içerisinde en çok oğlunu ve eşini aramayı özlemiş, onların sesini duymamak, onlara istediği zaman ulaşamamak özlemini her geçen gün arttırmış. Bu yüzden de şimdilerde en çok oğluyla vakit geçiriyor. Tabii her ne olursa olsun, futbola küsmüşte olsa futbol anılarını hatırladıkça duygulanıyor. Dile kolay beş yaşında başlıyorsunuz ve otuz sene bu mesleği yapıyorsunuz. Attığınız goller, yaşanılan başarılar, taraftar coşkusu, milli takım heyecanı… Ömrü boyunca unutamayacağı şeyler arasında olsa da şimdilerde oğlu Ümitcan’ın isteğinden dolayı baba-oğul olarak reklam filmlerinde oynamak istiyor. Sunulan tekliflerden hangisini kabul ederek karşımıza çıkar bilemem ama şunu söyleyebilirim; bu ikili süper uyumlu olacak ekranlarda. 

15 Mart 2012 Perşembe

Özge Uzun röportajımdan...

Sabahın ilk haberlerini CNNTürk TV’den Güne Merhaba programı ile bizlere sunan ve günaydın diyen Özge Uzun ile bu ay çok samimi bir söyleşi gerçekleştirdim…

Kapıda bizi sıcacık bir merhaba ile karşılaması her şeyin yolunda gideceğinin yani röportajın ve fotoğraf çekimlerinin keyifli olacağının habercisiydi. Üstelik oğlu Dağhan’ın da biz geldiğimiz zaman uykudan uyanmış olması, bizimle daha keyifli zaman geçirmesine sebep oldu…

Özge Hanım hamilelik sürecinde yapılan tüm rutin kontrollerde ortaya çıkmayan bir durumla karşılaşmış Dağhan’ı kucağına aldığında. Kalça çıkığı, kalp sorunları, bitişik parmaklar, gelişim geriliği… Bunlar ilk başlarda Özge Hanım’ın kendini sorgulamasına sebep olsa da kısa bir süre sonra oğlu Dağhan’la paylaşımları ile kafasından olumsuz düşünceleri atmış. Hatta: “Ben ne kadar güçlü bir kadınım ki Allah bana böyle bir evlat verdi” diye düşünerek her gün daha bir bağlanmış oğluna. Aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu anlamak için anne-oğlun keyifli geçen zamanlarını kısaca gözlemlemeniz yeterli.

12 Mart 2012 Pazartesi

LCWORLD Dergisi *Bahar sayısı yazım


Çeşit çeşit kıyafetleri bizlerin beğenisine sunan LCWAIKIKI'nin  LCWORLD DERGİSİ, dolu moda içeriği, röportajları ve özel haberleri ile kasa yanlarında poşetlerinize atılmayı bekliyor.
Bahar sayısının BEBEK köşesinde anne adaylarının kıyafetlerinde nelere dikkat etmesi gerektiği hakkındaki yazımla ben de yer aldım dergilerinde.
Keyifle okumak için LC Mağazalarına uğrayın, alışverişinizi yapın ve derginizi çantanıza atmayı unutmayın...

8 Mart 2012 Perşembe

Yazı yazmak...


Yazı yazmayı hep sevdim. Klasik olan şeyle yani günlükle adım attım düşüncelerimi kağıda dökmeye ve evet itiraf etmeliyim ki ben de başladım ilk cümlelerimi “SEVGİLİ GÜNLÜK” kelimelerini birleştirerek kurmaya. Faydasını da gördüm, çünkü her yeni deftere başladığımda, üzerinden yıllar geçtiğinde, dönüp ilk günlüklerimi okuduğumda, gerçekten de cümlelerim de bir iyileşme olduğunu gördüm.

İlk defterimi okuduğumda diyorum çünkü beş tane dolu dolu ortaokul yıllarından başlayan günlüklerim oldu. (Bir sinir harbi içinde hepsini yırtmış olmaktan pişman olsam da) yazmamı geliştiren sayfalarımdı onlar.

Sadece istediğim anda yazdığımda kendimi net olarak ifade edebildim, işte bu yüzden olacak ki edebiyat sınavlarımın kompozisyon bölümünde bölük pörçük cümlelerden oluşan paragrafların oldu hep. Yazmam gereken bir zaman diliminin sonunda gelen ilhama; ne zaman yetti ne de kağıdım… Çok başarılı olamasam da son dakika yazdığım derin cümlelerim kurtarıcım oldu hep…

Yazmak; bir keyif işi, öyle “haydi şimdi bir cümle yazayım” derseniz o cümle hiçbir zaman tamamlanmaz. Gözlem yapmanız, deneyimlemeniz ve anlatılanları özümsemeniz gerekiyor ki o duyguyu tam olarak karşı tarafa verebilesiniz.

Ekonomi ve siyasi alandaki yazıları bir kenara bırakarak, onlara nazaran daha “light” diye tanımladığımız kadın-erkek-yaşam başlığı altındaki bir dergide yazmak istiyorsanız eğer sağlam yazma yeteneğinize, içtenliğiniz eklenmiş olmalı… En azından son üç yıllık dergi deneyimimden ve blog tutmamdan kaynaklı bunu çok net söyleyebilirim. Sevilir bir tarzım olduğu söylenir etraftan, eşten, dosttan :=)

Yazı yazdığımda kendimi rahatlamış, hafiflemiş hissederim. Kızgınlığımı, kırgınlığımı, sevincimi dile getiremediğim ya da paylaşamadığım zamanlarda bir yazı yazarım ve rahatlarım. Yazı yazmak benim için hayatımın akışında olmazsa olmazım dediğim bir şey. Bu mesleği, bu işi seçmeseydim elbetteki başka işlerde yapardım ama bu kadar “fena değil ya da iyi” (buna siz karar verin) olur muydum bilmiyorum.

Yaşasın diyorum çünkü;
Yaşasın içimdekileri istediğim gibi anlatabilme gücüm var.
Yaşasın cümlelerim anlamlı ya da anlamsız duygu barındırıyor.
Yaşasın, böyle bir yeteneğim var.
Yaşasın…

“En alakasız şeylerden, anlamlı yazılar oluşturmak, akışında ve konuşurmuşcasına yazmak” tarzım benim, diyen ben; yazdıkça rahatlayanlardanım….

7 Mart 2012 Çarşamba

Ünlü isimlerden Kadınlar Günü mesajları

                                             "Kadın = Sihirli değnek"
En beylik cümleleri hak eden bir kelimenin tanımlamasını yapmak zor. "Kadın!" Herkese göre farklı bakış açısından kaynaklı değişik tanımlamaları var günümüzde bu kelimenin. Bence "sihirli bir değnek"tir kadın olmak. Hiç umulmadık anlarda, umulmadık sürprizlerle sizi mutlu edebilir bir kadın. Yoktan var etmek ve azdan çoğaltmak da yine onun işidir. Mutlu olduğunu; kurduğu sofra düzeninden, hatta yaptığı yemeğin tadından bile size belli eder. Derleyip toparlamayı sever, işe gidecek olsa da evdeki sorumluluklarını yerine getirir ve ertesi günkü toplantı detaylarını düşünürken bile, "Akşam için ne yemek yapmalıyım"ı araya sıkıştırır. Başarılıdır her zaman çünkü hep ikinci bir planı vardır. Bakımlıdır, akıllıdır, çalışkandır, sorumluluk sahibidir. Tüm bunlara rağmen bir de şiddete maruz kalandır maalesef ki...


2 Mart 2012 Cuma

Bu oyunu mutlaka izleyin! "Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk"


Tiyatroya gitmekten son derece keyif alan ben, nedense Devlet Tiyatroları oyunlarına karşı bu zamana kadar ön yargılıydım. Çünkü oyunlarının, çok ağır olduğunu düşünüyordum ve de çok karmaşık. Yıllar önce Ful Yaprakları oyununu izlemiştim… İzlenmeye değer bir oyundu ama sanırım o zaman bana ağır gelmişti, fırsatını bulup tekrar izleyeceğim ama daha bilinçli bir şekilde tabii ki… 

“Düşünüyordum” dedim çünkü Cezmi Ersöz’ün yazıp, Serap Eyüpoğlu’nun yönettiği “Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk” oyunu bu düşüncemi alıp götürdü. Bunda en büyük payı klasik bir cümle olacak ama tek kişilik dev kadro kuran Kürşat Alnıaçık oldu. Bir oyuncuyu eleştirecek kadar bir bilgim yok ancak iyi gözlem yapan ve analiz eden biri olarak, Kürşat Alnıaçık’ın performansını mükemmel buldum. Çok başarılıydı diyebilirim…

Kürşat Alnıaçık, Sevgililer Günün’de kız arkadaşını bekleyen bir adamı canlandırıyor. Bu bekleyiş sırasında hayatına giren tüm kadınları da aklından geçirip, onlarla yaşadığı iyi-kötü ne varsa hepsini düşünüyor. Bi iç hesaplaşma süreci yaşıyor kısacası. Tabi her geçmiş insanı düşündüğünde yine araya beklediği sevgilisi yani Elif aklına geliyor… Her aklına geldiğinde de pişmanlık duyuyor ve bu pişmanlığın artık çok geç olduğunun da farkına varıyor…

Oyunda çok güzel cümleler geçiyor, sizi düşündürmeye yönlendiriyor, hayatınızdan kesitler bulabiliyorsunuz. Bu yüzden şiddetle tavsiye ederim oyunu. Ayrıca müzik ve olayı anlatan dans figürleri de izlenmeye değerdi. Ayakta alkışladım ben bu oyunu!


“Birini bekliyorsan gelmez…”
“Çok kadın hiç kadındır…”

Ne kadar da doğru cümleler… Bunlar sadece sizle paylaştığım iki cümle. Oyunun içinde daha ne cümleler var. Takıldım ben tabi “çok kadın hiç kadındır” muhabbetine. Erkeklerin doyumsuzluklarının sebepleri neler ki bu kadar çok kadını tercih edip, kocaman bir yalnızlığın içine sokuyorlar kendilerini acaba? Çokun hiç olduğunu bile bile, bir düzen/denge kurmak varken neden hayatlarını böyle eğlenceli gibi gözüken aslında kocaman bir boşluk olan dünyanın içine koyuyorlar? Neden nereye gittiklerinin farkına son anda her şey bitince fark ediyorlar?

Hayatına kim girerse girsin kendisi için en özel olanı ve de en değer verdiği kızı yani Elif’i seçti bu adam oyunda. Ama Elif çoktan gitmişti… Peki çok eşli sen/o/bu/şu bu yalnızlığı neden seçiyorsun?

Son olarak seviştiğin kadın mı sevdiğin kadın mı?

^^ Not: Bu oyunla birlikte Devlet Tiyatrosu oyunlarına karşı ön yargımı yıkan Aykut'a teşekkürler... ^^

1 Mart 2012 Perşembe

Anne Bebek Dergisi / Mart 2012

"Gözlerim nazar boncuğum"
"Boncuk gözlü" diye tanımladığımız şirin bir kız resmi düşünce maillerimize biz de bu ayki kapağımızda Gülnaz-Çağdaş Örük ailesinin kızı Zeynep'e yer verdik. Fotoğraf çekimlerinin ne kadar keyifli geçtiği resimlerden de belli öyle değil mi?

Gazetelerde yayınlanan röportajlarım



Şahver Koçulu
1 Şubat 2014 Akşam Gazetesi / Cumartesi Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!

Bihter Özdemir Dinçel
14 Nisan 2013 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!

Kargo Grubu
9 Nisan 2013 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!

Engin Hepileri
2 Aralık 2012 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!

Engin Alkan, Çağlar Çorumlu
14 Haziran 2012 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!

Sevinç Erbulak
10 Haziran 2011 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!


Zihni Göktay
22 Eylül 2010 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!


Cansu Özdanak Kandemir
16 Eylül 2010 Milliyet Gazetesi / Cadde Eki röportajıma yer verdi.
Röportajımı okumak için tıklayın!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...