Saklıgöl’e gitmeye karar verdiğimde internetten kısa bir araştırma yaptım. Nedir, ne değildir, ne yenir ya da yenir mi diye sevgili Google’a sordum. Pek iç açıcı yorumlarla karşılaşmasam da gölü görmeye değer düşüncesi ile bir cumartesi kendimi Şile’nin Saklıgöl’ünün etrafında yürürken buldum.
Gölün
etrafı gayet keyifli, gölde hiçbir sıkıntı yok. Spor kıyafetlerimi giyeyim,
temiz hava bol gıda mottosu için gayet uygun bir ortam. Doğa insana arada her
zaman iyi gelmiştir, burası da öyle. Nefes almak için uğranılacak bir yer. Benim
en çok sevdiğim yanı bisiklet kiralama imkanının da olması. Şehir de malum
kullanmak çok zor. Saatini 10 TL’den kiralayabilirsiniz. Otoparkı alanı da
geniş, aracınızı da bu ücretsiz alana rahatlıkla park edebilirsiniz. 21 Km’lik
gölün etrafında yeme içme alanları da var ancak internette hem fiyatları hem de
lezzeti konusunda bolca şikayet okuduğumdan ben riski göze almadım ve evde
kahvaltımı yapıp gittim.
Tam otopark alanından parkın giriş merdivenlerinin
başında fiyat listesine bakarken hiçbir şekilde tanımadığım biri yanımızda
durdu ve “Sakın kahvaltı yapmayı düşünmeyin hem çok kötü hem de çok pahalı.”
diyerek öfkesini kusarken dört kişilik bir aile olarak 200 TL’yi hiçbir lezzeti
olmayan bir masaya verdiğinin de altını çizip yanımızdan ayrıldı. Ben de
etrafta dolanırken burda mangal yapılır mı acaba düşüncesi ile bir fiyat
sordum. 6 kişilik masa + mangal için 70 TL veriyorsunuz. Bunun içinde başka
hiçbir şey yok. Artık bu durumda yemek yeme konusunda siz kararınızı verin…
Sonuç olarak gölü görmeye ve bir bardak çay içmeye, iki tur da bisiklete
binmeye değer ama fazlası burası için fazla diyebilirim. Unutmadan bir de yol üzerinde köy ürünlerinin
satıldığı tezgahlar var; biber, ekmek, mısır, salatalık… Biz sıcacık köy
ekmeğinin kokusuna dayanamayıp aldık ve dönüş yolunda kendimize lezzetli bir
durak ararken o yediğimiz ekmeğin tadına da doyamadık.
İstanbuldayım bunca yıldır gidicem deyip gidemedim yahu..
YanıtlaSil